ekonomi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ekonomi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Aralık 2021 Cumartesi

12.Boğaziçi Zirvesi-Yılmaz parlar


  • Siyaset Ekonomi Turizm Bilişim Moda Sinema 
  • Otomotiv Sağlık Emlak Güncel Kültür & Sanat
  •   Boğaziçi Zirvesinin Markadaki Rolü

    Modern dünyada, ülkenin imajı, uluslararası politika ve ekonomide, devletin doğal kaynakları, beşeri veya bilimsel ve teknik potansiyelinden daha az önemli olmayan bir faktör haline geldi. Siyasi ve ekonomik ilişkiler, yalnızca nesnel değil, öznel, psikolojik ve bilgi faktörlerinin de rol oynadığı bir alandır



    Uluslararası arenada yapılan zirveler ülke imajına marka oluşmasına önemli katkı sağlamaktadırlar.

    Yönetim kurul Başkanlığını Cengiz özgencil’in yürütdüğü Uluslararası İş Birliği Platformu (UİP) tarafından bu yıl "Daha iyi bir dünya için çalışmak" temasıyla 12.ncisi gerçekleşen Boğaziçi Zirvesi, heryıl tüm konseptleriyle 50-100 ülke arasında değişen konuşmacıları ile Ülke marka oluşmasına büyük fayda sağlamaktadır. 

    Politik pazarlama, markalaşma, imaj oluşturma ve imaj manipülasyonu teknolojilerini kullanır. Bu nedenle, devlet imajını oluşturma teorisi ve pratiğine büyük ilgi, çeşitli zirvelerin popülaritesi ve imaj çekiciliği rol oynar. 

    Bir ülkenin imajı, siyasi ve ekonomik fırsatlarını, uluslararası durumunu, diğer devletleri etkileme yeteneğini etkiler ve aynı zamanda iç ve dış politika kaynaklarından biri olarak hareket eder. Etkili bir imaj, ülkenin rekabet gücünün geliştirilmesi ve güçlendirilmesi için etkili bir stratejidir. Marka kimliği de önemlidir, yani olumlu ve tanınabilir bir kimlikdir. 



    Sürdürülebilir başarıyla gerçekleşen Boğaziçi zirvesi yine gelenek haline gelen protokol galasıyla Conrad Bosphorus Hotelde başlandı.

    Boğaziçi zirve açılışında, UİP Kurucusu ve Yönetim Kurul Başkanı Cengiz Özgencil kısa açılış konuşması yaptı. Özgencil  zirve başlangıcına dönerek 11 sene öncesinden Türkiye'deki yatırım fırsatlarını, küresel çapta alanının en önde gelen isimlerine direkt aktarabilmek adına bu etkinliği düzenlemek adına dile getirerek misyonun odağını işaretledi.

    Hedefe ulaşabilmenin inancını taşıyarak, hedefi sürdürülebilir olması amacında olduğunu ve Türkiye markasına katkıda bulunmanın mutluluğunu yaşadıklarını ifade etdi.



    Özgencil, 12. Boğaziçi zirve teması olarak, "Daha iyi bir dünya için çalışmak" olduğunun açıklamasını yaparak, enerjide, uluslararası ticarette, sağlıkta, teknolojide, sanatta ve insan olgusunun varlığını sürdürdüğü her alanda gelecek nesiller için kolektif akılla, her bir dünya vatandaşının üzerine büyük görevler düştüğünü söyledi.

    Pandemi sonrası yaşam biçiminde ve ticarette gerçekleşen değişim hakkında Boğaziçi Zirvesi, her yıl olduğu gibi bu sene de 2022 ve sonrasını dünyanın önde gelen isimleri eşliğinde İstanbul merkezli tartışacağını vurguladı.

    Zirveye çevrim içiyle konuşma yapan  BM Genel Sekreter Yardımcısı ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Başkan Yardımcısı Haoliang Xu, "Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları'nı 2030 itibarıyla gerçekleştirebilmek için bir finansman gerekiyor. Dünya çok vahim ekonomik süreçlerden geçiyor. Özellikle Kovid-19 ile birlikte gelişmekte olan ülkelerde 1,7 trilyon dolarlık ihtiyaç var." dedi.

    Küresel finansal varlıkların 317 trilyon dolar ile çok büyük noktada durduğunu, bu varlıkların yüzde 80'inin gelişmiş ekonomilerin elinde bulunduğunu bildiren Xu, gelişmekte olan ülkelerin Sürdürülebilirlik Kalkınma Amaçları'na ulaşma noktasında yaşadığı finansal zorluklara değindi.

    Türkiye'nin yatırım fırsatları açısından bakıldığında Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları açısından öne çıktığını belirten Xu, UNDP'nin Türkiye'ye sağladığı desteklerden bahsetti. Xu, "Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının devamlılığı için desteğimizin her daim baki olduğunu dile getirmek isterim." ifadesini kullandı.



    Toplantıya video konferansla bağlanan UİP Onursal Başkanı Dr. Talal Abu-Ghazaleh, enerji üretimi nedeniyle ortaya çıkan emisyonlar konusunda akılcı çözümler ortaya konulması gerektiğini söyledi.

    BM'de iklim değişimiyle mücadele edecek yapıların daha fazla öne çıkması gerektiğini belirten Ghazaleh, yapay zekayla endüstriyi zora sokmayacak çözümlerin bulunabileceğini, yapay zekayla birlikte sorunlar noktasında büyük keşiflerin ortaya çıktığını kaydetti.

    Ghazaleh, "Yapay zeka iyi ve hoş ancak bunu karşılayabilecek ülkeler için bu iyi olur. Sağlıktan tarıma, sanayiden eğitime kadar her alanda yapay zeka çok iyi olur. Ancak yapay zekayı hayata geçiremeyecek ülkeler için durum vahim olabilir. Kaynaklara erişemeyen insan kitleleri yapay zeka karşısında geride kalacak. Mesela, aşılamada yüzde 5'in altında olan bölgeler ve ülkeler var." ifadelerini kullandı.

    Dünyanın karşı karşıya olduğu zorluklardan birisinin de ABD ile Çin mücadelesi olduğunu aktaran Ghazaleh, "Dünyada birçok kişi ABD ile Çin arasındaki mücadelenin farkında değil. Her alanda bir mücadele içerisindeler. En az 15 kalemde mücadele halindeler. Bu çatışmaların hiçbiri bu iki süper güç arasında çözülecek gibi değil. Kaçınılmaz sorundan bahsediyoruz." Şeklinde açıklamalarda bulundu

    Pakistan'ın Pencap Eyalet Valisi Chaudhry Mohammad Sarwar da küresel salgının ülkeleri birleştirmesi gerekirken ayırdığını, küresel ticarette korumacılığı tekrar gündeme getirdiğini söyledi.

    Kovid-19'un 2020 ve 2021'de yükselişini ve güçlü etkisini sürdürdüğünü ifade eden Sarwar, 2. Dünya Savaşı'nda sonra salgın süreciyle birlikte uluslararası iş birliğinde ciddi olumsuzluklar yaşandığını aktardı.

    Özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin Kovid-19 döneminde yaşadığı olumsuzluklara değinen Sarwar, salgında en kötü günleri geride bıraktıklarını söyledi.

    Pakistan'ın iklim değişikliğinden en fazla etkilenen ülkelerden olduğuna işaret eden Sarwar, ülkesinin iklim değişikliğiyle mücadelede hayata geçirdiği uygulamalardan bahsetti.

    Sarwar, Pakistan'ın uluslararası barış ve güvenlik konusunda dünyanın kilit noktasında olduğunu, bu konuda bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da BM ile aktif bir şekilde çalışmaya hazır olduklarını söyledi.

    Dünyanın her yerine adaletin gelmesi için Pakistan'ın elinden geleni yapmaya hazır olduğunu ifade eden Sarwar, Keşmir ve Filistin'de yaşanan olumsuzluklar karşısında sessiz kalınmaması gerektiğini kaydetti.

    UİP Onur Kurulu Başkanı Rona Yırcalı ise özellikle salgınla birlikte hızlanan değişimi yaşam biçiminden ayrı tutmanın mümkün olmadığını ve iş yapış biçimlerinin de kaçınılmaz olarak değiştiğini söyledi.

    Dünyada ulusların belirsizliklerle alakalı kaygıları olduğunu dile getiren Yırcalı, "Hepimiz biliyoruz ki Kovid-19, bildiğimiz pek çok dengeyi, dünya dengesini yerle yeksan etti. Kapanmalar pek çok ülkede gerçekleşmekte ve küresel büyümeyi önümüzdeki yıldan itibaren yaklaşık olarak yüzde 1'den daha fazla etkileyeceği öngörülüyor." dedi.



    Değişime karşı şirketlerin, KOBİ'lerin yenilikçi yaklaşımlar geliştirdiğini ifade eden Yırcalı, "Bu anlamda yepyeni bir yeniden yapılanmadan söz edebiliriz. Ana akım uygulamaları, yeni koşulların gerekliliğiyle birlikte yeniden organizasyonu beraberinde getirdi. Aslında 'büyük yeniden yapılanma' dediğimiz şey tam da bu noktada başlıyor. Bireysel anlamda bütün şirketler tabii ki belli hedefleri yeniden tanımladı ve bu hedefleri başarma yolundaki yaklaşımlarını da değiştirdi ancak bu süreç elbette ki söylendiği kadar kolay değil." şeklinde konuştu.

    Yeniden yapılanmayla yeni bir kapitalizm türünün de inşa edildiğini belirten Yırcalı, bu yeni kapitalizm türünün yeni standartları ve yeni oyuncuları, yeni konseptleri ve yeni kavramları da beraberinde getirdiğini ve yeşil büyümeye işaret ettiğini söyledi.

    Yırcalı, 2 yıl öncesinde öngörülmeyen tüketici kitlesinin ekonomik bir bileşen olmaktan çıktığını aktararak, "Endüstrinin normları her geçen gün daha da yeşil olmak zorunda. Bugün enerji krizi; çok ciddi uygulamaları, özellikle koruma politikalarına ilişkin bir şekilde dayatıyor. İklim değişikliğiyle birlikte tabii ki iklim gündemi de değişiyor. Konu, her uluslararası ya da ulusal toplantının da gündeminde yer almaya başladı." dedi.

    Zirve konferans konuşmacılar ve panellerle devam etdi.

    yilmazparlar@yahoo.com

    5 Aralık 2021 Pazar

    Banvit BRF “Güvenilir Ürün” ödülü aldı-Yılmaz Parlar

     

  • Siyaset Ekonomi Turizm Bilişim Moda Sinema 
  • Otomotiv Sağlık Emlak Güncel Kültür & Sanat

  •  Banvit BRF “Güvenilir Ürün” ödülü aldı



    Türkiye’nin en çok tercih edilen beyaz et markası* Banvit BRF, Güvenilir Ürün Platformu tarafından verilen “Güvenilir Ürün” ödülünü aldı. 



    Tüketicilerin kullandığı ya da aldığı tüm ürün ve hizmetler konusunda toplumu bilgilendirmeyi, araştırmalar yapmayı ve projeler üretmeyi hedefleyen Güvenilir Ürün Platformu, “Güvenilir2023 İstanbul Projesi” kapsamında kategorisinde öne çıkan markaları ödüllendirdi. 


    Bu doğrultuda yapılan değerlendirmeler sonucunda beyaz et kategorisinde ödüle lâyık görülen Banvit BRF CMO’su Yasemin Gürleroğlu, ödülü Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Celal Toprak’ın elinden aldı. Bu ödülü almaktan büyük mutluluk duyduklarını belirten Gürleroğlu, “Ürünlerimizin güvenilirliği ve kalitesi en büyük önceliğimiz. Üretimden dağıtıma tüm aşamalarımızda faaliyetlerimizi global şirketimiz BRF’in uluslararası standartları olan güven, kalite ve lezzet ilkeleri çerçevesinde gerçekleştiriyoruz. Çok önemsediğimiz bir alanda böyle bir ödül almak bizim için önemli bir motivasyon. Ödülü almamızda rol oynayan tüm çalışma arkadaşlarımıza ve değerli jüriye teşekkür ediyorum” dedi.


    Modern tesislerinde, uluslararası gıda güvenliği standartlarında ürünler üreten Banvit BRF, pandemi sürecinde tesislerindeki uygulamalarıyla TSE tarafından verilen “Covid-19 Güvenli Üretim Belgesi”ni de aldı. Şirket ayrıca üretimini; İyi Tarım Uygulamaları, Sıfır Atık, TSE Helal, ISO 9001 ile FSSC 22000 gıda güvenliği sertifikalarına da sahip olarak sürdürüyor. 


    yilmazparlar@yahoo.com


    26 Aralık 2020 Cumartesi

    Haklarını Biliyormusun Tüketici

      

  • Siyaset Ekonomi Turizm Bilişim Moda Sinema 
  • Otomotiv Sağlık Emlak Güncel Kültür & Sanat

  •  Haklarını Biliyormusun Tüketici

    Tüketici çıkarlarının savunucusu olarak hareket ederek, tüketicileri korumak, haklarını bilgilendirmek, eğitmek amaçlı tüketici refahını artırmaya ve tüketicileri kendilerini korumaları için güçlendirmeye kararlı yeni bir dernek, Tüketici Diyaloğu Merkezi (TÜDİYAD) kuruldu.




    Yönetim Kurulu Başkanlık görevini, Avrupa Ekonomi Senatosu Türkiye-Ortadoğu Başkan Yardımcısı, Alipour Group Strateji ve İş Geliştirme Direktörü Musa Karademir’in üstlendiği Tüketici Diyaloğu Merkezi (TÜDİYAD) adil bir pazarda güvenli ve sürdürülebilir tüketime yönelik tüketiciyi iyileştirme çabasında güvenilir ses olarak faliyetlerini sürdürecekdir. 

    Kurucuları, kendi alanlarında yetkin ve uzman kişilerin gönüllü olarak oluşturduğu,  “Geçmişin Birikimi, Geleceğin Güveni” sloganıyla sivil toplum hayatına katılan TÜDİYAD, sivil toplum kuruluşu bir formda, kar amacı gütmeyen bir yapıda olup, tüketicilere yönelik iletişim yoluyla özel sektör, medya ve hükümet gibi diğer paydaşlarla ağ kurarak diyaloğ sağlıyacakdır.

    Sürdürülebilir tüketim kavramını dikkate alarak tüketici çıkarları odaklı olarak adaleti desteklemek faaliyetleriyle, işlevleri proaktif, yapıcı ve azimle yerine getirmek niyetinde olan TÜDİYAD’ın Yönetim Kurulu Başkanı Musa Karademir, dernek hakkında “Sivil toplum kuruluşlarının, politika üretmeye katkı sağlaması önemlidir. Evrensel tüketici haklarının korunmasında, geliştirilmesinde ve güçlendirilmesinde, kurucular kurulu olarak, üzerimize düşen vazifeyi yerine getirmek için çaba harcayacağız. Biz, şeffaflığı, hesap verebilirliği, kaliteyi, mükemmelliği, iyi yönetişim odaklılığını, sürdürülebilirliği, öz değerler olarak görmekteyiz. Şeffaflık ve hesap verebilirlik günümüz dünyasında çok önemlidir.  Şeffaflık; var olan bir bilginin açık toplum anlayışı kapsamında, kamuoyu ile paylaşılmasıdır.  Hesap verebilirlik de şeffaflığın tamamlayıcı olan bir kavramdır.Şeffaf kurumlar, kamuoyunun bilgi edinme özgürlüğüne açıkça cevap verebilen yapılardır. Yasal bir zorunluluk olmamakla beraber, kamuoyunu bilgilendirmeyi, toplumumuzun geleceği için yaptığımız faaliyetlerimizi ve finansal gelir-giderlerimizi “kamuoyuna” sunmanın, sosyal ve toplumsal bir görev olduğunun bilincindeyiz. Ayrıca, diğer paydaş ve bileşenler olan dernekler, federasyonlar ve konfederasyonlarla da sıkı işbirliği içinde olacağız. Avrupa Birliği ve uluslararası kurum ve kuruluşlarla sürekli iletişim kuracağız. Başta AB fonları olmak üzere, yurtiçi ve yurtdışı diğer hibe ve fonlardan yararlanarak, farklı projeler üreteceğiz. En önemli projelerimizden biri de“Birey-Toplum Stratejik Haklar Merkezi-TOHMER” olacaktır. TOHMER ile güçlü ve farkındalık yaratacak olan bir “tüketici ekosistemi” oluşturmayı hedefliyoruz. Bu ekosistem de tüketime konu olan evrensel tüm konular olacaktır ve tüketici haklarının korunmasında çalışan diğer tüm STK’lar, üniversiteler, sendikalar, barolar, dürüst üreticiler bir arada, etkin işbirliği ve güç birliği içerisinde hareket edecektir. Toplumu kucaklayan, sorunlara çözüm odaklı yaklaşan, önceliği birey olan bir sivil toplum kuruluşu olarak, sorun-çözüm odağıyla hareket etmeyi hedeflemekteyiz.” Şeklinde dernek faliyetlerini özetledi 




    Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bengü Bilik  de yaptığı açıklamasında “Tüketici haklarının korunması, geliştirilmesi ve tüketicilerin kendilerini koruyabilmeleri için gerekli bilinç düzeyini oluşturmayı amaçlıyoruz. Ayrıca rekabet hukuku alanında ve rekabetin korunması ve tüketici lehine oluşan haksız rekabetin giderilmesi için gerekli çalışmaları yapacağız. Tüketici haklarının birey ve toplumun genel haklarının korunması konusunda da mücadele edeceğiz.”dedi

    Kişisel verilerin gizliliğini koruyarak temel değerler şemsiyesi altında tüketici uyuşmazlıklarının önlenmesi ve arabuluculuk yapılması, tüketicilerin kültür ve haklarını öğrenmek ve kendilerine yardımcı olma yeteneklerini geliştirmek için gençler, yaşlılar ve yeni göçmenler dahil olmak üzere toplumun çeşitli katmanlarına yönelik eğitim programları, söyleşiler, sergiler, eğitimler ve atölyeler düzenli aralıklarla gerçekleşecekdir.

    Tüketicinin sesini ve ağını temsil etmek, insan haklarına saygı talebi, doğası gereği ahlaki değerlere dayanır. İnsanlık onuru için çok önemlidir. İnsan hakları olmadan insan potansiyeli tam olarak gerçekleştirilemez. İnsan hakları basitçe bu anlayışı bireysel seviyeden kitkesel topluma aktarır. 

    İnsan hakları kavramının temelini oluşturan iki temel değer vardır: birincisi insan onuru ve ikincisi eşitliktir.  Bu anlayış evrensel olarak kabul edilmektedir. Uluslararası toplum, 1948 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ni kabul ederek insan haklarını korumaya olan sarsılmaz bağlılığını çoktan ilan etti. Stratejik haklar, ihtiyaç duyulan insan hakları konularında toplumun eğitilmesine yardımcı olur.  

    Saygın tüketicinin koruyucu örgütü olan TÜDİYAD dernek, bağımsız ulusal, kar amacı gütmeyen, gönüllülük temelli bir kuruluştur. Güvenlik hakkı, Dinlenme hakkı, tazminat hakkı, Tüketici eğitimi hakkı, Sağlıklı bir çevre hakkı vs.gibi daha bir çok haklar konusunda öncelikli ele alacağı stratejik konularda çalışmalarını sürdürecekdir. 

    TÜDİYAD Kurucular Kurulu

    Musa Karademir (Yönetim Kurulu Başkanı), Bengü Bilik (Yönetim Kurulu Başkan Yrd.), Yılmaz Parlar (Yönetim Kurulu Başkan Yrd.), Işıner Güngör (Genel Sekreter, Halis Yılmaz (Kurucu Üye),Burhan Otçu (Kurucu Üye), Serpil Sabaz (Kurucu Üye), Nilgün Cengiz (Kurucu Üye), Dilek Türkmen (Kurucu Üye), Erinç Aşıcıoğlu (Kurucu Üye)


    yilmazparlar@yahoo.com

    29 Kasım 2020 Pazar

    Yemediğini Yedirme

     

  • Siyaset Ekonomi Turizm Bilişim Moda Sinema 
  • Otomotiv Sağlık Emlak Güncel Kültür & Sanat

  •  Yemediğini Yedirme

    Ekonomi Gazeteciler Derneği, Güvenilir Ürün Platformu, Yapder ve pek çok Dernek Başkanı Celal Toprak Güvenilir Ürün Platformunda moderatörlük görevi üstlendiği panelde, gıda sektörüne, gıda üreticilerine sağlıklı olması gereken  ürünlere atıf yaparak “Yemediğini-Yedirme” Ailenin kendinin yemediği gıda ürünü tüketiciye yedirme” dedi.

    CNR Fuar merkezinde 25-28 Kasım 2020 tarihlerinde düzenlenen Gıda -İçecek Ürünleri ve Ambalaj Fuarında, Yeni Arayışlar Girişimi Platformu Derneği (YAPDER) bünyesinde Güvenilir Ürün Platformu (GÜP) tarafından gerçekleştirilen “Pandemide Markalaşma ve Pazarlama Stratejileri” panelinde, Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Celal Toprak moderatör, Ceylanpınar Süt Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Ceylan, Dinçer Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Tevfik Dinçer, Seydioğlu Genel Müdürü Mehmet Göksu Panelist olarak yer aldılar.

    Herzamanki gibi Celal Toprak’ın hiperaktif moderatörük yaptığı fevkalade akıcı geçen ve ilgi odağı olan panelde kırık gıda sistemine olan güveni yeniden inşa etmenin ilk adımları olarak gıda endüstrisine düşen konular açıklandı.  

    Daha şeffaf bir tedarik zincirine acil ihtiyaç olduğu kabul edilen ürünleri tüketen günümüzün bağlantılı müşterisi, raflardaki ürünlerle ilgili her şeyi öğrenebilmeyi bekliyor - içinde ne var, nerede üretiliyor ? ve diyetleriyle ilgili bilinçli seçimler yapmalarına nasıl yardımcı oluyor? Ürünlerindeki bileşenler nereden geliyor? 

    Tüketiciler, yiyeceklerinin nasıl üretildiğini ve bunun insanlar ve çevre üzerindeki etkisini bilme hakkına sahiptir. Yiyeceklerimizdeki birçok içerik dünyanın en fakir ve en gıda güvencesi olmayan insanları tarafından yetiştirilmektedir. Karşılaştığımız en acımasız ironilerden biridir.

    Övgüyü hak eden şirketler içeriklerinin hangi koşullar altında üretildiğini bilmiyorlarsa nasıl anlamlı politikalar oluşturabilirler? Tüketici, şirketlerin bileşenlerini nereden temin ettiğini bilmiyorsa, o zaman şirketleri taahhütlerinden sorumlu tutabilir miyiz?

    Gıda üreticileri, bilme ve gösterme konusunda daha proaktif hale gelmelidir.  Hükümetlerin gıda şirketlerinden sağlam çevresel, sosyal ve yönetişim açıklamaları talep etmesi gerekir ve yatırımcılar bu bilgilere göre hareket etmelidir.   

    Panelde konuşmacıların ifade etdikleri gibi; Sürdürülebilirlik başarılı bir marka oluşturmak, kurumsal sosyal sorumluluk bir halkla ilişkiler aracından daha da fazlasıdır. Günümüz tüketicileri, marka stratejisi için vazgeçilmez kılan sürdürülebilir iş uygulamalarına sahip şirketler arıyor.



    Artık şirketlerin yüksek kaliteli ürünler üretmesi veya satması yeterli değil. Günümüz markaları, dünyayı daha iyi bir yer haline getirme çabalarıyla giderek daha fazla ölçülüyor. İnsanların sosyal ve çevresel değişim kurumsal sosyal sorumluluğu temel iş stratejilerinin bir parçası yapan şirketlerin, bu tür planları olmayan kuruluşlara göre daha fazla alanda daha başarılı olduğunu ortaya koyuyor. 

    İnsanları ve toplulukları olumlu etkilemenin yanı sıra, bu girişimler doğrudan marka farklılaşması, müşteri sadakati ve çalışan bağlılığı ile ilişkilendiriliyor. Şirketlere Dünyayı etkisi altına alan Pandemi sürecini yaşadığımız ekonomik kriz durumunda, şüphe duyan çalışanların önemli sorunlara katkıda bulunmalarına yardımcı olan bir şirkete daha sadık kalacaklarını işletmeyi olumlu sosyal etki için bir güç olarak görüyor.


    Panelde misyon ve amaçlarını sürdürülebilir değerlerle bütünleştiren ve çevresel ve sosyal hedefleri işleriyle bağlantılı şekillerde destekleyen, markalaşan sürdürülebilir ürünlerini ve uygulamalarını başarılı bir şekilde anlatan geçmişi 50-60 yıla dayanan panelistlerin firmaları potansiyel bir pazardan pay almaya hak etdikleri gibi, tedarikçilerindeki ve üreticilerindeki çalışma koşulları konusunda şeffaf olmalarını ve küresel tedarik zinciri ağlarında çalışma koşullarında, çevre sağlığı ve güvenliğinde insan hakları uyumluluğunu dile getirdiler. 

    İtibar ölçümlerine uygun marka itibarlarını şekillendirebilecek tüm faktörlerin olmazsa olmaz koşulları anlatan panelistler.   tüketicilerin, benzersiz beslenme ve kişisel sağlık hedeflerine daha agresif bir şekilde ulaşmalarına yardımcı olacak özelleştirilebilir yiyecekler, içecekler ve diyet çözümleri aradıkların bilincinde olduklarını bu şekilde varlık gösterdiklerini vurguladılar.



    Moderatör Celal Toprak sağlıksız yiyecek ve içecek ürünlerinin satış ve pazarlamasının hangi koşullar altında sorumsuz olduğunu ahlak kavramından yola çıkarak, firmaların hem piyasa hem de piyasa dışı çevrelerde insanların özerkliğine saygı gösterme ve zarar vermeme ilkesine bağlı kalma görevleri olduğunu savundu 

    Gayretli çalışmaları sonucunda oluşturulan panelde Güvenilir Ürün Platformu (GÜP) yönetim kurul üyesi Elif Aşlamacı Gıda ürünün önemine dikkat çekerek sağlıklı ürün için derneklerinin çalışma misyonunu vurguladı.

    Gerçekdende kanımızca Koronavirüsün katlanarak yayılması, markaların pazarlama stratejilerini neredeyse tamamen hareket halindeyken değiştirmek zorunda kalmasına neden olması, markaların bu salgının ortasında benimsemesi gereken yaratıcı pazarlama stratejisine ihtiyaç duyulmasıdır.



    COVID-19 salgının, dünyaya yayılmasını kontrol etmek ve eğriyi düzleştirmek için daha katı önlemler almaya zorladı. Bu tür sıkıntılı zamanlarda, markaların hedef kitleleri ile ilettikleri anlatının mantıklı olmasını sağlama sorumluluğu vardır ve bu da pazarlamacılar için zorluk teşkil etmektedir. Pazarlama kampanyalarını değiştirmek ve pazarlamaya tamamen yeni bir yaklaşım benimsemek zorundalar. Markaların empati kurması gerekse de küresel krize karşı tarafsız bir duruş sergilemeleri gerekiyor.

    Hedef kitleleri üzerindeki etkilerini göz önünde bulundurarak doğru mesajı yaymak markaların sosyal sorumluluğudur. Birçok marka bunu sosyal mesafeyi ve diğer güvenlik önlemlerini teşvik eden iyi düşünülmüş kampanyalar yoluyla ve diğerleri bağışlar sunarak gerçekleştirdi. Etkileşimi Artırmak için Sosyal Medyayı Kullandı. Ruh sağlığına öncelik veren mesajı yaymak için Influencer pazarlamayı kullanarak sağlık korumasına destek verdi.

    COVID-19 için pazarlama kampanyaları ve mesajlar hazırlarken, satışlarını sürdürmek, hedef kitleye değer katmak çok önemli. COVID-19 Pandemi, "dijitale geçme" hızımızı hızlandırdı ve birçok çevrimiçi sektöre yeni bir güç verdi. 

    Daha önce  Zoom'a hiç bu kadar bağımlı olmamıştık, bu da dijital pazarlamacılar olarak teknolojiye olan bu yeni güveni kendi yararımıza kullanan kararlar almak istediğimiz anlamına geliyor. Pazarlama planı içinde yeni stratejileri gerektiriyor.

    Panel katılımcıların soru ve katkılarından sonra destek verenlere sertifika verilerek devam etdi. Toplu fotoğraf çekimiyle son buldu.


    yilmazparlar@yahoo.com

    29 Ekim 2020 Perşembe

    Tunç Soyer-Yerli Tohuma Sahip Çıkalım

       


  • Siyaset Ekonomi Turizm Bilişim Moda Sinema 
  • Otomotiv Sağlık Emlak Güncel Kültür & Sanat
  • Yerli Tohuma Sahip Çıkalım

    Başkanlığımı Celal Toprak’ın yaptığı Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) üyeleri ile “Yerel Kalkınma Modeli” başlıklı online toplantıda bir araya gelen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer;  Ülke olarak yerel tohumlara ve yerel hayvancılığın geliştirilmesine çok ihtiyaç olduğunu, Yerelde tohum ve hayvancılık rekabet gücünü arttırdığını, Türkiye ve dünyaya pazarlamak üzerine kurulu bir tarım stratejisi benimsediklerini vurguladı.

    Gerçekdende "Covid-19 salgını bariz bir şekilde ülkemizde tarım politikası değişikliğine gidilmesi gerekdiğini gösterdi. Öncelikle gıda maddelerine yoğun ilgi gösterilmesi, sorunun çok boyutlu önlemlerle giderilmesini zorunlu kılmaktadır

    Tarım sektörü stratejik bir sektördür. Gıda ve su, insanlar için en önemli ihtiyaç maddeleridir..Ülke düzeyinde arazi kullanım ve tarımsal üretim planlaması yapılmalı, tarım üretim miktar artışı, ürün çeşidi ve üretim sürekliliği sağlayan planlamalar yapılmalı.

    Tarımsal ürün ithalatı sıfır seviyeye çekilmeli, girdi maliyetlerin düşürülmesi, ürüne  desteklerinin artırılması şart olduğudur. Tarım  insanların sosyo- kültürel yaşamlarını değiştirip şekillendiren farklı etmenleri mevcutdur. Tarım, yaşamın kaynağıdır.

    insanlığın varoluşundan bugüne kadar önemini korumaktadır. Yaşam devam ettiği sürece de önemini koruyacaktır. 

    Toplantı moderatörlüğünü yapan Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) Başkanı Celal Toprak, yaşadığımız pandemi döneminde yerel kalkınmanın daha da öne çıktığını söyledi. Başkan Toprak “İzmir’de bu konuda somut adımlar atılıyor. Başkan Soyer ile bunları konuşmak istedik. İzmir’de atılan adımları birinci ağızdan dinlemek için buradayız” dedi.

     İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, yerel kalkınmanın bugüne kadar birbiri arasına duvar örülmüş, şehirlerdeki milyonlarca yurttaş ile alın teriyle ekmeğini kazanan üreticiler arasında bir köprü vazifesi gördüğünü ve bu köprüyü daha da güçlendirmeye devam edeceklerini söyledi. Yerli tohuma sahip çıkmak, üretilen ürünü işlemek ve katma değerini yükseltmek, üreticilerin kooperatif veya birlikler çatısı altında örgütlenmesini sağlamak, ürünleri tüm Türkiye ve dünyaya pazarlamak üzerine kurulu bir tarım stratejisi benimsediklerini vurguladı.

     İzmir özelinde yerel kaynaktan bahseden Başkan Tunç Soyer, “İzmir’in tarımsal büyük zenginlikleri ve değerleri var. Turizm anlamında da olağan üstü potansiyelleri var. Biz bu iki değeri ortaya çıkararak gücünü arttırmak ve bir yandan da ortaya çıkacak böyle bir tabloyu dünya ile entegre etmek için bir çalışma yapma ihtiyacı duyuyoruz. Amacımız dünyadan ilham alan ama aynı şekilde dünyaya ilham olan bir kent olmayı planlıyoruz” dedi.


     Tarımla turizmle ilgili birçok şey yaptıklarını vurgulayan Başkan Tunç Soyer, “Hepsinin arka planında en çok kafa yorduğumuz meseleyi söyleyeyim: O da demokrasi. Bugün dünyanın içine düştüğü sorunların büyük bölümü giderek otoriterleşen bir popülist iklimin hâkim olmasından ileri geliyor. Bu, ne yazık ki demokrasinin erdemlerinden, değerlerinden uzaklaşmayı da beraberinde getiriyor. Öyle olunca her koyun kendi bacağından asılıyor” şeklinde konuştu ve şöyle devam etti:

     “Eskiden tarım sadece tarlada ürün yetiştirmekten ibaretti dolayısı ile sadece ziraat biliminin konusuydu. Günümüzde tarım iletişimle, endüstriyel tasarımla, pazarlamayla ilgili bir sektör. Şunu bilmeliyiz ki ziraat bilimiyle ve toprağı eken insanla ile sınırlı bir şey değil tarım. Bir yandan bilimsel eşitliliği de işin içine katmayı başarmalıyız. Diğer yandan ise sürecin başından itibaren tohumdan ihracata kadar olan sürecin her bir etabının birbiri ile olan bağını ortaya çıkartarak o bağların biçimlenmesini ve arasındaki ilişkinin güçlenmesini sağlayarak sürdürmek zorundayız. Bunun olabilmesi ancak demokrasi ile mümkün.”

    Ülke olarak yerel tohumlara ve yerel hayvancılığın geliştirilmesine çok ihtiyaç olduğunu anlatan Tunç Soyer, coğrafyanın iklimine, genetik kodlarına, geçmişine ve kültürüne çok daha uygun olduğunu ifade etti. Aynı zamanda bunların rekabet gücünü de arttıran imkanlar sunduğunu söyledi.

    Soyer bu süreçte çok önemli başarılar elde edildiğinin altını çizerek, “Saksıda yetiştirdiğimiz bir avuç karakılçık buğdayı ile başlattığımız süreç bugün bin dönümün üzerinde bir üretime dönüştü. Bugün İzmir’in birçok ilçesinde kara kılçık yetiştiriliyor. Yerel tarımın korunması sahiplenmesi ve desteklenmesi üzerinde durmamız gereken çok önemli bir konu. Küçük üreticinin, aile çiftçisinin üretimine destek olmayı ve böylece başka bir tarımın mümkün olduğunu göstermeyi hedefliyoruz. Küçük üreticiyi desteklemek için çıktığımız yolda bir sembol oluşturduk.  Endüstriyel tarım dışında çiftçiyi yaşatmamız, kooperatiflere sahip çıkmamız gerekiyor. Biz kooperatifleri açık çek verdik. Ne üretirseniz alacağız diye. Yoksa üretim yaptıramayız” dedi ve şu noktaların altını çizdi:

     “Yerel tarımın korunması sahiplenmesi ve desteklenmesi üzerinde durmamız gereken çok önemli bir konu. Ne zaman küçük üretici toprağından hayatını idame ettirecek bir gelir sağlayamıyor o zaman köyden göç başlıyor ve o kadim kültür zayıflıyor ve köklerinden kopmaya başlıyor. Küçük üreticiyi desteklemek zorundayız. Kent dengesini sağlayabilmek ve tüketicinin sağlıklı ve çeşitli ürünlerle buluşması açısından küçük üreticiyi yaşatmak zorundayız. Buda kooperatifçilikten geçiyor. Üreticinin ürününü işlemek mutlaka katma değer bir ürüne dönüştürmeye ihtiyaç duyuluyor. Sonraki süreç ise işlenen ürünün uluslararası alanlarda pazarlanması. Böylelikle üretici kooperatiflerimizin de gücü artacak.”



     Dünyanın en büyük tarım ürünü ihracatçısı listesinde Hollanda’nın ikinci sırada olduğunu belirten Başkan Soyer, “İzmir tarihi boyunca Ege Bölgesi ile var olmuş. İzmir’i İzmir yapan şey aslında Ege’dir. Ege, tarih boyunca üzümünü, incirini, her şeyini İzmir üzerinden dünyaya pazarlayabilmiş. Hollanda dünyanın en büyük ikinci tarım ihracatçısı ülke konumunda. Ege Bölgesi Hollanda’dan biraz daha büyük ama Ege Bölgesi gibi bereketli bir coğrafya Hollanda’nın çok daha gerisinde. Bunu hazmedemiyoruz. Ve bunu değiştireceğiz. Kısacası biz bulunduğumuz noktayı hak etmediğimiz için yerel kalkınmaya önem veriyoruz. Bu dört ilke çerçevesinde sürdürdüğümüz tarım politikalarının yerelden kalkınmamızın önünü açacağını düşünüyoruz ve her biriyle ilgili birçok projeyi hayata geçiriyoruz. Tarım konusunda sürdürdüğümüz bu çalışmaları turizm için de yapıyoruz. İzmir’deki turizm aktörlerinin sesini dinliyoruz ve birlikte bir turizm planlaması yapıyoruz” dedi.

    Adını ‘Halkın Bakkalı’ koydukları mekânlar açtıklarını da belirten Tunç Soyer.”Bu mekânlarda sadece kooperatiflerimizin ürettiği ürünleri satıyoruz. Türkiye’nin birçok üretici tarımsal kalkınma kooperatifinden ürün geliyor. Artık bu pazarlamayı sanal ortam üzerinden güçlendireceğiz. Bunun yazılımıyla ilgili çalışma tamamlanmak üzere. Önümüzdeki günlerde sadece iç piyasada değil, yurt dışına da ürünlerimizi pazarlayacağız. Burada özellikle ürünün işlenmesiyle elde edilen yeni endüstriyel ürünlerin olmasına gayret ediyoruz. Örneğin biz mandalina kurusu yapmıştık. Bu sayede ürün yaklaşık beş-altı misli değer kazandı. Daha önce bu ürün üreticinin elinde kalıyordu ”dedi.

    yilmazparlar@yahoo.com


    Kaynak; Net Haber Ajans


    15 Eylül 2020 Salı

    Kozmetikde Arıcılık Ürünleri-BEE O propolis-Yılmaz Parlar



    Kozmetikde Arıcılık Ürünleri

    Bal, arı sütü, polen, arı ekmeği, propolis, balmumu gibi biyolojik olarak aktif maddeler bakımından zengin içeriğe sahip doğal ürünler olan arıcılık ürünleri, sadece gıda ilaç değil, aynı zamanda mükemmel bir kozmetik ürünüdür. 



    Arıcılık, türev ürünleriyle tedavi (apiterapi) medikal sektörün ve gıda sektörün yanı sıra kozmetik sektöründe gözbebeği durumunda yaygın olarak gelişmiştir.

    Türkiye'nin ilk ve tek en büyük propolis üreticisi BEE’O ürün gamını, içeriğin temeli arıcılık olan yeni cilt bakım ürünlerinleriyle zenginleştirdi.

    Günümüz arıcılık ürünleri, tüm dünyada tıp endüstrisinde ve diyet beslenmesinde ve kozmetikte güçlü bir yer edinmiştir.
    Arı ürünlerinin yüksek biyolojik aktivitesi, onları birçok kozmetik ürününün vazgeçilmez bir bileşeni haline getirmiştir.

    “Sözleşmeli Arıcılık Modeli” ile Anadolu’nun değerli arı ürünlerinden oluşan inovatif ve katma değerli % 100 doğal karışımlar, tabletler, damlalar, sprey, shot ve şuruplar üreten, Türkiye’nin ilk ve tek yerli inovasyon ödüllü propolis üreticisi BEE’O Propolis, yeni Apicare cilt bakım ürünleri serisini tanıttı.


    Zoom Basın toplantısında, BEE’O Propolis’in kurucularından, Genel Müdür Gıda Yüksek Mühendisi Aslı Elif Tanuğur Samancı, yeni ürünlerin sunumunu gerçekleştirdi. 


    Uluslararası Bal Komisyonu üyesi, TSE Ayna komite üyesi ve Uluslararası Standartlar Organizasyonu (ISO) arı ürünleri standardı komisyonu üyesi olan Aslı Elif Tanuğur Samancı, Türkiye’de arıcılık sektörüne yaptıkları yatırımları, propolis, arı sütü, polen, arı ekmeği ve ham bal gibi değerli arı ürünlerinden ve bunların insan sağlığı ve beslenmesindeki önemini vurguladı.


    BEE’O Propolisi, 2013 yılında, Ziraat yüksek mühendisi- arıcılık uzmanı Taylan Samancı ve Prof. Dr. Dilek Boyacıoğlu ile birlikte İTÜ ARI Teknokent'te KOSGEB AR-GE desteği ile kurduklarını belirten Aslı Elif Tanuğur Samancı, 2013 yılında 10 arıcı ile başladıklarını, bugün 4000 sözleşmeli üretici ile 450.000 arı kovanına ulaştıklarını belirtdi.


    6.000 metrekarelik tesisleri, 160’tan fazla çalışanı ile Türkiye'nin en büyük propolis, arı sütü, arı ekmeği, polen ve ham bal üreticisi olduklarını ve 14 farklı ülkeye ihracat yaptıklarını belirten  Samancı, Anadolu propolisi bir dünya markası yapmayı hedeflediklerini açıkladı.





    Tanuğur Samancı, "Şu anda ürünlerimiz, doğrudan satışın tüm avantajlarını online alışveriş keyfiyle birleştiren e-ticaret sitemiz www.beeo.com.tr'de ve Hipermarket zincirler başda olmak üzere 3.000’in üzerinde perakende satış noktasında, ayrıca BEE'O UP markasıyla 25.000 eczanede yer almaktadır.

    Amerika'da ise BEE&YOU markamız  e-ticaret sitemiz uygulama ile ürünlerimize  her an, her yerde 7/24 ulaşmalarını kolaylaştıran, www.beeandyou.com üzerinden, Amazon, Wallmart, E-bay'de ve CVS eczane zincirleri ile 3.500 perakende satış noktasında ürünlerimiz satılmaktadır.” Şeklinde satış hakkında bilgileri verdi.
    Güney Kore, Almanya, Hollanda, Belçika, İsveç, İngiltere, Fransa, Avusturya, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Dubai, Kıbrıs ve Suudi Arabistan gibi ülkelere de ihraçları olduğu, 7 yıllık firma oluş süreçlerinde, 33 farklı ulusal ve uluslararası ödüle layık görüldüklerini aktardı.

    Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından da arı ürünleri konusunda Ar-Ge merkezi olarak tanımlandıklarını, yeni cilt bakımı serisi ürünleri geliştirmek için eczacı, kozmetolog, gıda mühendisi, biyolog ve kimyagerlerden oluşan 15 kişilik bilimsel ekip ile 2 yıl süren Ar-Ge projelerine 3.000.000 TL bütçe ayırdıklarını sözlerine ilave etdi.

    İstanbul Teknik Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nden mezun Tanuğur Samancı, aktif bileşen içeren benzersiz bir formüle sahip çok amaçlı ürünleri hakkında bilgilendirmede; “Türkiye’de ilk kez propolis ve mineral çinko içeren doğal mineral filtreli, kimyasal filtre içermeyen, tamamen doğal bileşenlerden oluşan, patentli cilt bakım ürünlerimizi geliştirdik. Güneş kremi çeşitleri, nemlendirici vücut losyonu ve bebek pişik kremi ürettik. Arıcılık ve arı ürünleri ile ilgili yatırımlar yapmaya, katma değerli inovatif yeni ürünler geliştirmeye devam ediyoruz.”




    BEE’O Apicare Vücut Güneş Kremi


    Propolis ve çinko minerali ile güneşin zararlı ışınlarına karşı doğal koruma sağlayan vücut güneş kremimiz her cilt tipine uygun olması ile öne çıkıyor. Kemiklerimiz ve cildimiz güneşten yararlanırken, zararlı UVA ve UVB ışınlarını filtre eden propolis ve mineral çinko ile fark yaratan krem, tamamen doğal formülü ile paraben ve renklendirici madde içermiyor. Ürünümüz SPF 30 koruma özelliği gösteriyor. Üründe etken madde olarak, propolis ve mineral çinkonun yanında, shea yağı ve aleo vera da bulunuyor. Bu doğal bileşimi ile, cilde yumuşaklık kazandırırken, kuru ve hasar görmüş ciltler için aktif, onarıcı ve koruyucu bir rol oynuyor. Aynı zamanda cildin su kaybetmesini önlemeye destek oluyor.’’ diye açıklamada bulundu.


    BEE’O Apicare Yüz Güneş Kremi


    Tanuğur; ‘‘Artık yaz kış cildimizi güneşten korumamız çok önemli. Cilt kırışıklıklarının ve lekelerinin sebebinin güneş olduğu biliniyor. Doğal içeriği ile güneş lekelerine karşı koruyucu etki sağlaması için özel olarak ürettiğimiz yüz güneş kremimiz, propolis, çinko, B5 vitamini, zeytinyağı, aloe vera ve shea yağı içeriyor ve formülünde paraben ve renklendirici bulunmuyor. Güneşin zararlı UVA ve UVB ışınlarına karşı %100 doğal koruma sağlıyor. İçeriğindeki doğal bitkisel yağlar, vitaminler ve propolis ile cildinizi güneşten korurken beslemenin en doğal yolu.’’ dedi.


    BEE’O Apicare Çocuk Güneş Kremi


    Tanuğur; ‘‘Çocuk güneş kremimiz, 50 SPF güneş koruma faktörü ile çocukların narin ve hassas ciltleri için gereken ekstra korumayı sağlıyor. Propolis, çinko, B5 vitamini, E vitamini ve shea yağı ile formüle ettiğimiz ürünümüz, tamamen doğal, paraben ve renklendirici içermiyor. Çocuklar için %100 doğal koruma sağlıyor. Doğal bileşimi ile, cilde yumuşaklık kazandırırken, kuru ve hasar görmüş ciltler için aktif, onarıcı ve koruyucu bir rol oynuyor. Aynı zamanda cildin su kaybetmesini önlemeye de destek oluyor. Mineral çinkonun suya dayanıklı özelliği ile ciltte sürekli bir bariyer oluşturan krem, özellikle uzun süre güneşe maruz kalan çocuklarda annelerin yeni tercihi olacak.’’ diye açıkladı.


    BEE’O Apicare Güneş Sonrası Losyonu


    Tanuğur, güneş sonrası losyonu ile ilgili ‘‘İçeriğindeki E vitamini, aloe vera, shea yağı ve susam yağı ile cilde anında ferahlık ve bakım sağlayan ürünümüz, tamamen doğal bileşenlerden oluşuyor, paraben ve renklendirici içermiyor. Formülünde bulunan propolis ve bitkisel yağlar ile hassas ciltler dahil her cilt yapısına uygun olan losyonumuz, cildin nem dengesini korurken, pürüzsüz ve parlak bir görünüm sağlıyor. Özellikle kuru ciltlerde görülen pullanmayı azaltarak, deri esnekliğinin geri kazanılmasına destek oluyor. Kuru veya hasar görmüş cildin görünümünü̈ de iyileştirirken, kızarıklık ve tahrişi azaltıyor.’’ dedi.


    BEE’O Apibaby Pişik Kremi 


    Tanuğur, bebek pişik kremi ile ilgili şunları ifade etti; ‘‘Propolis, mineral çinko, B5 vitamini, shea yağı ve jojoba yağı ile formüle edilen ürünümüz, bebeklerin hassas ve narin cildi için, çok özel bir bakım sağlıyor. Tamamen doğal bileşenlerden oluşması annelerin içini rahatlatıyor. Her bez değişiminde kullanıma uygun, kolayca sürülebilir özellikte bu ürün, renklendirici, paraben ve parfüm içermiyor. İçeriğindeki propolis ve mineral çinko ile antibakteriyel, antifungal ve antioksidan özellik göstererek pişik oluşumunu önlemeye ve ciltteki tahrişi gidermeye yardımcı oluyor. B5 Vitamini ve shea yağı ise, cildin nemlendirilmesine ve beslenmesine katkı sağlarken, cilt yüzeyindeki kızarıklara karşı da koruyucu özellik gösteriyor.” dedi.


    Modern bir insanın hayatı kozmetik olmadan düşünülemez. Modern tüketici, doğal içeriklere dayalı formülasyonları tercih etmektedir. Kozmetik kavramı sadece kozmetik ürünleri değil, aynı zamanda bazı eksiklikleri gidermeye yönelik prosedürleri de cilt hastalıklarının önlenmesi, cilt yaşlanmasının önlenmesi vb. İçerir.


    Bal, modern kozmetikte yaygın olarak kullanılmaktadır. Cildin beslenmesini normalleştirir, kan dolaşımını ve metabolik süreçleri uyarır, hasarlı cildin yenilenmesine yardımcı olur, mikroorganizmalar dahil olmak üzere olumsuz çevresel faktörlerin etkisine karşı direnci artırır.


    Lokal bağışıklığı sağlayan hücrelerin potansiyeli artırılarak cilt gençleşir ve hücre yenilenmesi hızlanır. Arı sütünün protein, yağ, çeşitli vitamin ve hormon içeren kozmetik ürünlerde kullanılması cilt hücrelerinin yaşamsal işlevlerinin iyileştirilmesine yardımcı olur.


    Polen içeren kremler ve losyonlar oldukça besleyici ve antiinflamatuardır. Cildi erken yaşlanmaya karşı iyi korurlar. Arıcılık ürünleri ve kullanımları tüm insan vücudu üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir, bağışıklık sistemini güçlendirir. Arı sütü, propolis, polen, arı zehiri hemen hemen tüm bilinen vitaminleri ve birçok minerali içerir.


    Arının endemik bitkilerde dahil olmak üzere çiçeklerden topladığı içerikler Cildin sıkılığını ve elastikiyetini geri kazandırmak ve yaşa bağlı değişikliklerin neden olduğu yaşlanma ile mücadele etmek için yoğun besleyici kompleks sağlar.Tazelik ve sağlık hissi verir

    yilmazparlar@yahoo.com

    5 Haziran 2020 Cuma

    EGD -Perder-Güvenilir Gıda Platformu-Yılmaz parlar



    Fuara Renk Katanlar
    Pandemide Rekor Kolanyanın


    Ekonomi Gazetecileri Derneği ve Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Celal Toprak moderatörlüğünde gerçekleşen online buluşmada İstanbul Perder Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Güzeldere “ Tüketici satınalma alışkanlıklarında önemli değişimler var. Özellikle Mart -Nisan arasında evde yemek yapma oranında % 80’e yakın bir artış var. Ayrıca toplam sepet içinde % 40 a yakın gıda, temel ihtiyaç ve temizlik malzemesi alımında artış oldu. Temel gıda ürünlerinde % 50, kişisel bakım ve ev temizlik ürünlerinin satın alınmasında % 40 artış oldu. Kişisel bakım ürünleri içinde ise % 860 artış ile rekor kolonyanın.  Ayrıca mayada  % 430, makarnada %53 lük bir artış oldu.”dedi

    Fahiş Fiyatları Engellediler Rafları Boş Bırakmadılar


    Pandemi sürecinin başlaması ile tüketim ve satınalma alışkanlıklarındaki değişimler, gözlerin perakende sektörüne çevrilmesine neden oldu.
    Güvenilir Ürün Platformu katkılarıyla düzenlenen ‘Perakende Sohbetleri’ toplantısında ekonomi basını  ile bir araya gelen İstanbul  Perder Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Güzeldere perakende sektörünün güncel durumu ile ilgili soruları yanıtladı.
    Ekonomi Gazetecileri Derneği ve Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Celal Toprak moderatörlüğünde gerçekleşen online buluşmada İstanbul Perder Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Güzeldere şunları söyledi.

    Perakende Sektörünün Stokları Tam




    Pandemi sürecinin başlaması ile özellikle makarna ve kolonya gibi ürünlerin aşırı talebi nedeni birkaç gün piyasada fahiş fiyatlarla karşılaşıldı ancak PERDER olarak çok hızlı davranarak kamuoyuna gerekli bilgilendirmeyi yaptık, fırsatçılara mahal vermeyeceğimizi, stoklarımızın yeterli olduğunu ve paniğe gerek olmadığını ifade ettik.  Bunu da kendimize görev edindik ve süreç boyunca da bu görevimizi doğru bir şekilde yönettik. Ürün tedariğinde de tüm üretici firmalarla istişare de bulunarak vatandaşlarımızın temel ihtiyaçlarını karşılaması için çok özverili bir şekilde çalıştık.


    Dünya Sağlık Örgütü Eylül-Ekim ayı gibi iki dalga olabileceğinden bahsediyor bizim pandemi sürecinin en başından itibaren hiçbir zaman stok problemimiz olmadı hiçbir şekilde tüketiciyi mağdur etmedik ve ürünle buluşturduk şu an ve ilerisi içinde stoklarımız tamdır.

    Marketlerimizde özellikle hijyene çok dikkat ederek hem çalışanlarımızın hem müşterilerimizin sağlığını maksimum seviyede koruduk ve korumaya devam ediyoruz.  Perakende sektöründede yeni normal diye bir tabir oluştu artık hem çalışanlar, hem işleyiş hem de tüketici için düzenlemeler ve değişiklikler var.

    % 860 Artışla Rekor Kolonyanın




    2019’un ilk çeyreğinde Türkiye’nin toplam tüketim harcamaları 1 trilyon 61 milyon TL bunun %35 ini perakende harcamaları oluşturuyor. Ayrıca tüm sektörlerin toplam cirosu olan 350 milyar TL içinde perakendenin payı %12. Perakende sektöründe toplam çalışan sayısı 2 milyon 720 bin kişi.

    Tüketici satınalma alışkanlıklarında önemli değişimler var. Özellikle Mart -Nisan arasında evde yemek yapma oranında % 80’e yakın bir artış var. Ayrıca toplam sepet içinde %40 a yakın gıda, temel ihtiyaç ve temizlik malzemesi alımında artış oldu. Temel gıda ürünlerinde %50, kişisel bakım ve ev temizlik ürünlerinin satınalınmasında %40 artış oldu. Kişisel bakım ürünleri içinde ise %860 artış ile rekor kolonyanın.  Ayrıca mayada  % 430, makarnada %53 lük bir artış oldu.

    25 Milyar Tl Ciro

    İstanbul PERDER olarak 41 üyemiz ve markamız var. Toplam 30bin çalışanımız, 1716 satış noktamız ve 1 milyon metrekarelik satış alanımız ile halkımıza hizmet ediyoruz. Cirosal büyüklüğümüz ise 25 Milyar TL.


    Yeni Alışverişçi Ve Yeni Perakendeci

    Yeni alışverişçi ve yeni perakendeci diye iki ayrı kavram gelişti. Yeni alışverişçi daha bilinçli, evinde daha fazla zaman geçiren ve hayatın kıymetini bilen ayrıca hijyen odaklı ve bilinçli beslenen kişi . Yeni perakendeci ise hijyen konusunda çok daha hassas, müşterilerinin ihtiyaçlarını maksimum önlemlerle karşılayan, tüketim alışkanlıklarına ayak uyduran ve kendini uzmanlaşarak geliştiren kişi ve sistemler. Yeni tüketici gerçekten eskiye göre daha bilinçli bunu açık ürünlere olan talebin düşmesinden söyleyebilirim.


    Fiyatı en çok artan ürünler sarımsak, zencefil , kağıt grubu ürünler ile kolonya. Bunlar haricinde yüksek oranda artış olan bir ürün olmadığını söyleyebilirim. Satış yöntemlerinde online alışveriş’e kayma var  online satışlar 5 kat arttı.

    Alışkanlıkların Değişmesi Sepet Ortalamalarını Arttırdı



    2019’un Mart ayına göre %50 ye yakın ciro artışımız oldu. Genel sepet ortalaması 30-35 TL bandında giderken 60-65 TL ortalamasına geldi. Ancak bu artış fiyat artışlarından ziyade satınalma alışkanlıklarındaki değişimlerden. Ev halkından 2-3 kişi alışverişi birden fazla noktadan yaparken şimdi tek kişi tek noktadan hızlıca alışverişini yapıp çıkıyor. Ayrıca alınan ürün adedi arttı.


    Yanlış Haberler Sektörü Yaralıyor

    Tarlada 1 lira markette 7 lira gibi söylemlerle marketler zan altında bırakılıyor. Çok kar etmek ya da çok fahiş fiyatlarla ürün satmak gibi asılsız söylemler sektörümüze zarar veriyor. Her ürünün çeşidi ve kalitesi  ayrı. Tarlada 1 TL olan salçalık domates ile çeri domates arasında hem kalite hem fiyat farkı var. Perakendeci fiyatı belirleyen merci değildir, perakendeci karını koyarak alıp satandır. Fahiş oranlarda kar koyan ne sektörde ne pazarda barınabilir ayrıca tüketicide talep etmez.

    Tarım Bakanlığının Uygulamalarını Önemsiyoruz


    Taklit tağşiş listeleri açıklanır açıklanmaz hemen üyelerimize bilgi gönderiyor ve gerekli kontrollerin yapılması konusunda ikaz ediyoruz.  Bu konu bizim için çok önemli Tarım Bakanlığı’nın bu uygulamalarını çok önemsiyor ve destekliyoruz.

    yilmazparlar@yahoo.com

    9 Mart 2020 Pazartesi

    EGD-Güçlü Kadın- Güçlü Ekonomi- Güçlü Toplum-Yılmaz Parlar

    Kadını Güçlü Yaparsak

    Eşit bir dünya, etkin bir dünyadır. Her birimiz cinsiyet eşitliğini sağlamak için elimizden geleni yapmalıyız.

    Ancak, 8 mart Dünya kadınlar Gününde hatırladığımız kadının cinsiyet eşitsizliği bir kadın meselesi değil, ekonomik bir meseledir. Ekonomilerin ve toplumların gelişmesi için toplumsal cinsiyet eşitliği şartdır.




    ilk kez Uluslararası Kadınlar Yılı 1975' de kutlanan Dünya Kadınlar Gününü, 1977' yılında, BM ve üye ülkeleri 8 Mart'ın kadın hakları ve dünya barışı için resmi bir gün olacağını ilan etti. Hepimizi sorumluluk paylaşmaya ve üzerimize düşeni yapmaya teşvik eden bu günde etkinlikler ve konuşmalar düzenleyerek kolektif eylemi güçlendirmek ve galvanize etmek için çalışmalıyız.


    Ekonomilerin ve toplumların gelişmesi için toplumsal cinsiyet eşitliğin şart olduğu fikrine dikkat çekmeye çalışan Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) Medya üzerine düşen görevle “Güçlü Kadın- Güçlü Ekonomi- Güçlü Toplum” etkinliği düzenledi.

    Etkinlik, çeşitli ve kapsayıcı bir ekonominin potansiyelini ve güçlü, kadın rol modelleri geliştirmenin getirdiği gücü tanımada kaydettiğimiz ilerlemeye ışık tutdu. ilerlemeyi yansıtabilirken, yine de yapılması gereken işler dile getirildi.




    Başkanlığını Celal Toprak’ın yaptığı Ekonomi Gazeteciler (EGD)’nin 8 Mart 2020 Dünya kadınlar Günü kapsamında çok sayıda sivil toplum örgütleri ile birlikde  6 mart 2020 Cuma günü  Taksim Elite World Hotelde  “Güçlü Kadın- Güçlü Ekonomi- Güçlü Toplum” başlıklı gerçekleşen etkinlikde panel düzenlendi.katkı sağlıyan kişi ve kurumlara '' Onur Belgesi'' verildi.


    Ekonomi Gazeteciler (EGD) Yönetim Kurul Başkanı Celal Toprak Bugünün iş dünyasında kadınlar için hala mevcut olan zorlukları ele almamız kritik önem taşıdığını işyeri kültürümüz, politikalarımız ve teknolojilerimizle kadınların erişimini ve fırsatlarını artırmak için çeşitliliğe ve dahil etmeye öncelik veren çalışmaları yapmamızın gerekliliğini ortaya koyan anlamında giriş konuşması yaptı. Kadınların sosyal, ekonomik, kültürel ve politik başarılarını kutlayan küresel gün olan 8 Mart Dünya  Kadınlar Günü gününde kadınların eşitliğini hızlandırmak için harekete geçme çağrısı niteliğinde önemine vurgu yaptı. Kadınların başarısını kutlayarak, önyargı farkındalığını artırarak ve eşitsizliği dile getirerek, hepimizin değişim yaratmasına yardımcı olabileceğimizi işaretledi.





    Etkinliğin sunuculuğunu EGD Yönetim Kurul Üyesi Serpin Alparslan üstlendi.

    Panelin Moderatörlüğünü Rota yayıncılık Yönetim Kurul Başkanı Günseli Özen yaptı. Panelistler Arnica Küçük Ev Aletleri Yönetim Kurul Başkanı Senur Akın Biçer, Teksan Pazarlamadan Sorumlu Yönetim Kurul Üyesi Ebru Ata Tuncer, İstanbul Kadın Akademisi Platformu Başkanı Semra Aydın Avşar, Teknolojide Kadın Derneği Başkanı Zehra Öney kadının ekonomideki gücüne dikkat çektiler.
    Ekonominin her sektöründe yer alabileceğini örneklediler. ,

    Teknolojideki kadın vurgulanırken, kuruluşların çalışanlarını güçlendirmesine, operasyonlarını optimize etmesine, müşterileriyle bağlantı kurmasına ve ürünlerini dönüştürmesine yardımcı olur.Teknoloji, herkes için daha iyi ve daha parlak bir gelecek inşa edebileceğiniz bir araçtır.


    Kapsayıcı bir ekonomi inşa etmede de kilit bir faktördür. Herkes için fırsatlar ve olumlu iş sonuçları yaratmak için çeşitliliğin gücünü kullanan bir ekonomidir. Bu farklı iş gücü, sonuçta herkese fayda sağlayan yenilikleri yönlendirmeye yardımcı olan çeşitli çözümlere ilham verir. Kadının teknolojide ve yapay zekadaki rolü işlendi.


    Güven eksikliğinden kaynaklanabileceği düşünülen, Yapay zeka profesyonellerinin % 22'si kadın olduğudur. Küresel Cinsiyet Eşitliği raporuna göre, dünyadaki uzmanlarının sadece% 22'si kadın,% 78'i erkek.


    Kadınların ekonomik haklarını ve fırsatlarını genişletmeyi amaçlayan Kadın faaliyetleri uygun düzenleyici çerçeve şartdır.
    Kırsal kesimde yaşayan kadınlar, Roman kadınlar, ev işçileri, göçmenler ve düşük vasıflara sahip kadınlar gibi ayrımcılığa ve sosyal dışlanmaya en açık gruplardan gelen kadınların, özellikle kadınların gelir düzeyini artırmak, haklarını ve iyi işlere erişimini sağlamak için çalışmak şart.




    Kadınların ekonomik güçlenmesine yatırım yapmak daha fazla eşitlik, yoksulluğun azaltılması ve ekonomik büyümeye yol açıyor. Kadınlar özel şirketlerde, çiftliklerde, girişimci veya çalışan olarak çalışarak veya ücretsiz ödevler yaparak muazzam bir ekonomik katkı sağlarlar.

    Yoksulluk, cinsiyet ayrımcılığı, kadınlar ve erkekler arasındaki sürekli ücret boşlukları, sömürü ve sınırlı kariyer fırsatları ve ilerlemenin etkilerinden en çok etkilenen kadınlardır. Kadınlar, kendilerini ve ailelerini uygun düzeyde sağlamalarına izin vermeyen düşük ücretli ve korumasız işyerlerinde hayatta kalmazlar. Kadınların sınırlı ekonomik fırsatlarının tüm toplum üzerinde olumsuz bir etkisi vardır ve herkes için ekonomik potansiyeli sınırlarken, azınlık gruplarından ve nüfusun sosyal açıdan savunmasız kesimlerinden gelen kadınlar en çok özellikle korkutucu ekonomik sorunlarla karşı karşıyadır.

    panelde soru cevap  Katkı Bölümünde Hayat kadınların istekleri doğrultusunda şekillenmedikce kadınların mutlu olacakların mümkün olmadığını, siyasetde karar alıcı olmaları için politikya atılmaların şart olduğunu, ekonomik özgürlük kadar, maaş bordrosundan vergi levhasına ismini yazdırmanın başarısı kadar siyasetde varlık göstermelerin şart olduğunu Finladiya ülkedeki diplomatların nüfusa orantılı eşit kadınların sayısal üstünleriyle örnekledik.





     Kadınların Siyasi ve Ekonomik Güçlenmesinin Güçlendirilmesiyle Kadınlar, Barış, Güvenlik ve Barışı Koruma Gündeminin Uygulanmasının Desteklenmesi

    Kalıcı bir barış yaratmak için kadın seslerine ihtiyacımız var. Çatışma sonrası dönemde çatışma önleme ve çözümlemeden uzlaşma ve ekonomik toparlanmaya kadar tüm barışı koruma süreçlerinde kadınların yapıcı katılımı şartdır.

    İşte Kadını Güçlü Yaparsak güçlü ekonomi dolayısıyla güçlü toplum olur.

    Toplantı sonrası toplu hatıra fotoğrafıyla noktalan etkinlik çıkışında Duayen kadın ekonomi gazeteciler Zeynep Göğüş “Zeytin Kuşu” Perihan Çakıroğlu “Ortaya karışık İşler”  isimli yazdığı kitapları alan katılımcılara imzaladılar.

    yilmazparlar@yahoo.com